9 Şubat 2010 Salı

TOKAT MANYAĞI

Sayın(!)İbrahim YAZICI, Bursasporun büyük(?)başkanı, spor gurusu , aylar önce şu an ismini hatırlayamadığım, ki bundan ötürü üzgünüm ve utanıyorum, genç bir gazeteci kardeşi TOKATLAMIŞTI. Bir minibüs şöförü gibi! TOLATLAMIŞTI! Bir kabadayı bir mafya, babası gibi! Korumalarıyla kıstırmıştı avını. MEN İN BLACK! Neden peki? Belki de çocuk hak etmiştir canım tokadı! Hadise şuydu: Gazeteci işini yapmıştı. Haber yapmıştı. ÇOCUK gazeteciydi ve gazetecilerin çoğu, hala haber yapardı sadece. O da yaptı. Sadece bir haber yaptı. Bu mu? E bunda bir şey yok ki! Var mı yoksa? Peki ozaman İbrahim Başkan'a ne attırmış olabilirdi tokadı? Benim bir tezim var: Kuralsızlıktan, kendi krallığına, kendi adaletine olan güveninden, 'arkasının' sağlamlığından güç alarak yapmıştı bunu. Biraz da zengindi. Adalet bu kadar öznel bir hale gelirse alarm düğmesine basarım ben! Ben bu düğmeye bayadır basıyorum. Adalete olan inançsızlığı yüzyıllardır görüyorum. Orman kanunlarının işlediğini ezelden beri biliyorum. ORTA DOĞU ve BALKANLARIN en büyük ADALET SARAYLARI yükseliyor memleketin dört bir yanında ama adalet dağıtımının bu kadar İDDİALI olduğunu düşünmüyorum. İçinde adalet olmayan sarayı ne yapayım ben? Herkes kendi haklı olduğu adaletin peşinde. Herkes kendi doğrusunu karşı tarafa dikte ettiriyor. Aslında herkes DİKTATÖR, herkes FAŞİST! Kimisi az kimisi çok! Fark bu kadar sadece! Kimse olup bitenlerden azıcıkta olsa sorumlu olabileceğini düşünmüyor, herkes sağa sola bakıyor, herkes aynalardan kaçıyor, sırasını savıyor. Toplumda, ülkede fena halde bir 'BİRİLERİ BENİM İÇİN BİR ŞEYLER YAPSIN!' hali var. Herkes , herşeyi DEVLETTEN bekliyor! Heryerde, sokakta, okulda, siyasette, basında, sanatta, trafikte, sporda tuhaf bir KABADAYILIK hakim. Herkes BRANDO! Medeni olmaktan utanır haldeyiz. MAÇOLUK karakterimiz oldu LAN! Tehditler, hakaretler hayatımızın bir parçası. Hayatımız bir REALİTY SHOW! Toplumsal hafızamız sıfır noktasında. Katilleri, delileri televizyon kahramanları yapmayı düşünebiliyoruz. Daha kötüsü, onları televizyonda, yine BİZ izliyoruz! Herşeyi yiyoruz! Yüzümüzde garip bir gülümseme var. Sanki devamlı bir şeyler saklıyoruz. Yalnızlıktan donuyoruz! Soğuğun en katı hali, en acımasız biçimidir yalnızlık!
Olaylar olmuştu büyük başkan YAZICI, genç bir gazeteciyi 'tokat manyağı' yaptığında. Duayenler, yeni nesil gazeteciler birlik olmuş bu ÇİRKİN olayı KINAMIŞLARDI! Hem de ESEFLE! Esef Bey'i tanımıyorum! Yer yerinden oynamıştı. Umutlanmıştık biz FANİLER! Bu sefer olacak galiba, bu sefer adalet yerini bulacak galiba demiştik! Kötülerin cezalandırıldığı, iyilerin kazandığı FANTASTİK bir yer mi oluyordu acaba memleket? O gün bugün müydü? Sahipsizlik canavarı yeniliyor muydu? Herkes aynı mıydı? Zengin-fakir, güçlü-güçsüz yok muydu? Çok umutlanmıştık gerçekten. Tünelde bir ışık görmüştük sanki. Hak etmiştik de o ışığı be! Çok hak etmiştik! Yemin etmiştik! Adalete inanacaktık! Şımarmayacaktık! Yine olmadı! BU DA MI GOL DEĞİL BE? Bu da mı gol değil? Pek çoğumuz adaletle ilgili ilk derslerimizi umuma açık yerlerde aldık: Tuvalet ve minisbüslerde! Felsefe çok netti aslında : 'Nasıl bulmak istiyorsan, öyle bırak!' ya da 'Sana yapılmasını istemediğin şeyleri, başkasına yapma!'. Bize çok gördüler o ışığı! Bir parmak bal, hepsi okadar! Ne oldu peki? SONUÇ VAR MI? Bir SON mu var sadece? Mutsuz bir son! DOSYA ne oldu? Pelikan dosyası! Biz küçükken 'doktorculuk' oynardık. Basın kocaman oldu, hala BASINCILIK oynuyor çoğu zaman! İyi de oynuyor, yediriyor! 'Uzatmıyor' hiç bir şeyi. UZATMASI lazım halbuki. Pelerini ile gelip, kadını kötü adamın elinden kurtarması lazım! Yapmıyor. Yapamıyor mu ki? Geçip gidiyor. Takip etmiyor, sorgulamıyor, yaptırım gücünü pek kullanmıyor. Basın bu gücü kullanamayacaksa, ben SANSÜRDEN yanayım. Bende susarım herkes susarsa! Oysa ne büyük bir gücü var medyanın. Devdir MEDYA! Ama uyuyor! Çoğu zaman MAHALLENİN DELİSİ oluyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder