18 Eylül 2010 Cumartesi

FAVORİ

Derbilerin favorisi olmazmış. Kim diyor?
Ben demiyorum ama var diyenler.
Gazeteci-spor yorumcusu öyle diyenlerin bazıları.
Bence biraz kaytarıyorlar. Risk almak istemiyorlar. Bir kazanan belirtmenin aynı zamanda bir kaybeden tayin etmek olduğunu biliyorlar ve bundan rahatsızlar.
Yanılmaktan korkuyorlar. Korkuyorlar demeyelim de çekiniyorlar sanki. Yapacakları bir hatanın ileride aleyhlerine delil olarak kullanılabileceğini hesaplıyolar. Politikler.
Cümleleri yuvarlak, sonları 'ama'larla bitiyor. Ne şiş yansın, ne kebap'çı onlar. Hazır cümleleri var bu politik gazeteci-yazarların: Daha çok isteyen kazanır! Bu maçların motivasyonu farklı olur! gibi. Ama şahsen en favorim: Üç ihtimalli bir maç! önermesi. Ufkumu açtıkları, beni aydınlattıkları için minnettarım onlara.

Ben öyle demiyorum. Yani ben 'Derbilerin favorisi olmaz!' demiyorum. Ben aksini söylüyorum. 'Derbilerin favorisi olur!'diyorum.
Kaldıki bu, sadece futbola,derbilere özel, olağanüstü bir şey de değildir. Her spor müsabakasının favorisi olur. Her satranç, voleybol, basketbol, tenis, curling, su topu, güreş, uzun atlama, yüksek atlama, binicilik vs. müsabakasının favorisi olur. Zira her sporda daha formda, daha hazır, daha iyi biri veya birileri, bir takım olur. Ve bu hiç de sanıldığı ve korkulduğu kadar anormal bir durum değildir. Diğer yandan spor müspet bir bilim dalı olmadığından, bu favoriler de değişkenlik gösterir. Biz buna sporun 'Sana göresi-Bana göresi' teoremi diyoruz. Bu teorem sporun en mühim cazibe noktalarından biridir. İnsan mıknatısıdır!
Herhangi bir spor izleyicisi, bir taraftar olarak benim beklentim şudur: Herkes kendi favorisini, kendi tahminini seslendirir veya yazıya döker. Utanmadan. Çekinmeden.
Ardından herkes tezini çeşitli örnek, görüş, yaşanmış deneyim ve hatta belgelerle destekler.
Tüm bunlara karşı çıkanlar da aynı yöntemlerle neden karşı olduklarını ifade eder. Ve sistem böylece işler, gider.
Beraberlik seçeneğini işaretlemek de geçerlidir. Zira beraberlik de bir sonuçtur en nihayetinde.
Belki yazar-yorumcu kişinin bir müsabaka hakkında gerçekten bir tahmini, bir fikri yoktur. Bu durumda bilgisayarımız 'Bilmiyorum!'cevabını da kabul eder. Ve bu da hiç anormal değildir. Ayıp hiç değildir!
Önemli olan fikir beyan etmekten korkmamaktır. Risk alabilmektir.
Sonuçta en fazla ne olabilir ki? Kişi, gazeteci-yazar yanılır. Eeee?

Sonuç olarak 'Derbilerin favorisi olmaz!' önermesi en az 'Milli takımı tutuyorum ben!' beyanı kadar anlamsızdır.

17 Eylül 2010 Cuma

ZEMİN

Beşiktaş İnönü Stadı gerçekten şahane.
Manzarası, gördüğü,geçirdiği...Kazandığı, kaybettiği...
İnönü insanı heyecanlandırıyor. Daha evdeyken başlıyorsun heyecanlanmaya. Yolda daha da heyecanlanıyorsun. Varınca artık başka bir yerde olduğunu anlıyorsun. Orada olmak dışında her şeyi unutuyorsun.
Kostümlü bir balodur sanki futbol maçları. Yılın favori renkleri hiç değişmez. Tema aynıdır ama markalar farklı.
Umbro, Reebok, Adidas, Puma...
Lüks kafeler, restoranlar yok. Zaten tok gidiyorsun. Çok acıkırsan tükürük köftesi yiyiyorsun.
Guy Ritchie'nin çektiği bir futbol filmi Beşiktaş İnönü Stadı. Siyah-Beyaz!
Futbol Mabedi denir ya,tam da öyle bir yer İnönü. Gelenler futbola,takımlarına,oynayanlara tapıyorlar adeta.
En büyük stat değil belki. Tuvaletleri amonyak kokuyor hala. Ama atmosferi yoğun. Bıçakla kesilebilecek kadar hem de.
Koltukları rahatsız. Koltukları pis. Zaten kimse oturmuyor.
Tribünleri ısınmıyor ama kimse de üşümüyor. Kar yağıyor,insanlar çıplak.Kimse aldırmıyor.
İnönü eksik belki.
Kusurları var,evet.
Lakin fazla olduğu yönleri kapatıyor o eksikleri,kusurları. Örtüyor.
Birde bir zemin var İnönü'de son günlerde. Yeni bir zemin ama çoktan eskimiş gibi. Çim diyorlar fakat yeşil bile değil. Zaten çim gibi de kokmuyor.
Sarı gibi çokça. Beyaz diyen bile olabilir.
Delik deşik. Kötü niyetli. Tehlikeli hatta.
Şeref Stadı'na benziyor. Otel oldu Şeref Stad'ı. O da Boğaz manzaralı.
Top oynanamıyor o zeminde. Oynamaya çalışanlar, oynamak için toplananlar şaşkın.
Top bile şaşırıyor haline. Olmadık yerde zıplıyor, yönünü değiştiriyor. İtaat etmiyor en önemlisi!
Hesaplar karışıyor o zeminde. Yetenekler köreliyor. Oynanan, oynayanlar sıradanlaşıyor.
Kötüler kazanıyor. Çirkinler seviniyor.
Büyü bozuluyor, perde kalkıyor.
İnönü, herhangi bir yer oluyor!
Herhangi bir yer olmak İnönü'ye, Beşiktaş'a hiç yakışmıyor!